Ekonomim yazarı Alaattin Aktaş, Mayıs ayı sermaye hareketleri içinde yabancı yatırımcıların hisse senedi satışlarının haftalık bazda son iki yılın rekoruna işaret ettiğini belirtti, devlet iç borçlanma senedi alımında da heveslerini biraz yitirmiş gibi göründüklerine dikkat çekti. Borsa’daki alım satım vergisine de değinen Aktaş, çok küçük marjlarla yapılan işlemlerde verginin caydırıcı etkisi olabileceğini kaydetti. Aktaş’ın “Yabancı dün vardı bugün yok, bugün varsa da yarın yok!” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Yeni ekonomi yönetimi mayıs ayının bitmesiyle birlikte bir yılını doldurdu. Bu bir yılda, yabancıların hisse senedi ve iç borçlanma senedi alımı yoluyla getirdikleri dövizin toplamı 12.5 milyar dolar oldu, hepsi bu!
Bu tutarın 3.1 milyar doları hisse senedi, 9.5 milyar doları da iç borçlanma senedi için geldi.
Ancak çok dikkat çekici bir ayrıntı var. Geçen yılın son yedi ayında hisse senedine 2.9 milyar dolar gelirken, bu yılın ilk beş ayındaki tutar yalnızca 118 milyon dolarda kalmış. Daha yalın bir şekilde ifade edersek bu yıl beş ayda hisse senedine para gelmemiş bile denilebilir. Hatta mayıs, özellikle geçen hafta yaşanan çıkışın etkisiyle negatif 394 milyon dolar olmuş.
İç borçlanma senedi için gelen tutarda ise bu yıl belirgin bir artış var. Geçen yılın son yedi ayındaki 2 milyar dolara bu yıl beş ayda 7.4 milyar dolar daha eklendi. Bu 7.4 milyar doların 6.6 milyarının yalnızca mayısta geldiğini de vurgulamak gerek.
Ne var ki devlet iç borçlanma senedinde Merkez Bankası verilerinde kayıtlara “kesin alım” olarak giren tutarın bir kısmının yabancılarla bankalar arasında yapılan bazı özel anlaşmalarla gelen dövizden oluştuğu ve bu işlemlerde vadenin çok kısa olduğu, dolayısıyla bu dövizin Türkiye’de pek uzun kalmayacağı yolunda ciddiye alınması gereken bir takım iddialar var.
GETİRİN GETİRİN, VERGİ GETİRİN!
Birkaç gündür gündemde olan bir vergi konusu var, bu köşede dün ben de yazdım. Borsada alım satım için bir vergi düşünülüyor. Eğer bu vergi kesinleşirse oran da çok muhtemeldir ki on binde 2 düzeyinde olacak.
Yabancı Borsadan zaten elini eteğini çekme eğiliminde, bunu daha da hızlandıracak yönde adeta özel çaba göstermek… Gerçekten inanılır gibi değil.
Bir kesim, “Ne yani herkes vergi ödüyor, Borsada işlem yapan da ödesin” görüşünde ve uygulamayı doğru buluyor. Aslında alınacak vergi küçük tasarruf sahibi için çok önemli değil, örneğin 100 bin liralık alım yapsanız ödeyeceğiniz tutar 20 lira. O kadar!
Ama çok küçük marjlarla yapılan robot işlemler var ve Borsayı bir anlamda diri tutan da bu işlemler. Bu tür işlemlerde bu on binde 2 caydırıcı etki yapabilir ve Borsadaki işlem hacmi daha da daralabilir.
Bu da göze alınmış olsun. Tasarruf sahibi vergiden kaçmak için Borsadan çıkıp döviz ve altına yönelebilir.
Hani bu şekilde elde edilecek vergi bütçedeki soruna kayda değer ölçüde çare olsa, tamam da, öyle bir durum da yok ki…
2024 bütçesindeki finansman açığı 2.3 trilyon lira olarak hesaplanıyor. (Detaylarını dün yazdım.) İşlem vergisinden gelebilecek hasılat da yılın ikinci yarısı için en fazla 5 milyar lira olarak tahmin ediliyor, en fazla! Bu hasılat, finansman açığının yalnızca binde 2’sini kapatabiliyor. Binde 2’lik bir yama için sistemi tedirgin etmeye değer mi?
Kaldı ki biz yabancı yatırımcının Türkiye’ye gelip ağırlıkla iç borçlanma senedi almasını mı istiyoruz, yoksa Borsada yatırım yapmasını mı?”
(EKONOMİ SERVİSİ)