Tchibo’nun hikâyesi, bir kahve kaşığıyla başladı ama götürdüğü yer; lezzetin ve keşiflerin muhteşem bir yolculuğuna dönüştü.
Almanya’da başlayan bu öykü, nasıl oldu da tüm dünyada kendini duyurabildi?
Tchibo, kahve denildiğinde akla gelen markalardan birisi.
Ortaya çıktığı dönemlerde, II. Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkileri hissediliyordu. Hiperenflasyon ve erişim zorluğu gibi sorunlar, birçok gıda maddesinin fiyatlarını yükseltirken kahve piyasası da bundan nasibini almıştı.
Özellikle Almanya’da, kahve tüketimi lüks bir keyif olarak kabul ediliyordu. Savaşın etkisiyle de bu keyif, birçok insan için ulaşılamaz hâle gelmişti.
Max Herz, bu zorlu koşullarda bile yenilikçi bir çözüm bulmak için çaba harcadı.
Herz tarafından, 1949’da Hamburg’da kurulan Tchibo, kahve tutkunlarının vazgeçilmez tercihi hâline geldi. Tchibo’nun kökenleri, sadece kahve ticaretiyle değil; girişimcilik ruhuyla da dolu. Nasıl mı?
İlhamını, müşterilere postayla kahve gönderme fikrinden alan Max Herz, Hamburg’da başladığı bu girişimle, kısa sürede büyük bir başarı elde etti. Geleneksel kahve perakendeciliğinden çok daha fazlasını hedefleyen Herz, şirketini uluslararası bir markaya dönüştürme kararı aldı.
Max’in iş ortağı Tchiling’in, markanın ismini bulmasında etkisi çok büyüktü.
Kendi adını ve Almancada “fasulye” anlamına gelen “bohne” sözcüğünü birleştirerek “Tchibo” adını elde ettiler. Bu isim, şirketin karakterini ve kahve odaklı misyonunu yansıtıyordu.
Bu kararlılık, Tchibo’nun bugünkü başarısının temelini oluşturdu. Başlangıçta, sadece kahve satışıyla faaliyet gösteren şirket; zamanla ürün yelpazesini genişleterek müşterilerine daha fazla seçenek sunmaya da başladı.
Kurumsallaşma süreci, işletmenin büyümesi için önemli bir dönemeçti.
Herz, kendi tesislerini kurarak kahve dükkanları açmaya başladı. Ancak rekabetin de farkındaydı, piyasada Johann Jacobs gibi tanınmış bir rakip vardı. Ancak Herz, ürünlerini pazarlamak için yaratıcı ve etkili stratejiler geliştirdi.
Özellikle Gold Mocca markasını piyasaya sürerek kahve piyasasında önemli bir yer edindi. Gold Mocca, çeşitliliği ve kalitesiyle dikkat çekti ve teneke kutu yerine cam kavanozlarda sunulan bu kahve, müşterilerin beğenisini kazandı.
Bununla da kalmayarak ürün yelpazesini genişletti.
Her hafta yenilenen temalarıyla müşterilerini sürekli olarak şaşırtmayı başaran marka, yenilikçi ve sıra dışı ürünleriyle dikkat çekmeyi başardı. 1965’e gelindiğinde 400’den fazla şubesi vardı.
Tabii ki Tchibo’nun büyümesinde sadece ürün çeşitliliği değil, dağıtım kanallarının genişlemesi de büyük rol oynadı. Bugün Almanya’nın en büyük tüketim malları ve perakende şirketlerinden biri olan Tchibo’nun mağazaları, her yerde bulunuyor.
Marka, çevreye duyarlı uygulamalarıyla da birçok ödül kazandı.
Sürdürülebilir iş politikasıyla, kahvenin geleceğini, çevreyi ve işçi haklarını koruma konusundaki kararlılığıyla Tchibo; sadece bir kahve markasından çok daha fazlasını temsil etmeye başladı.
Bugün ise öncü kahve markalarının başında gelerek senelerdir ismini duyurmaya devam ediyor.